Bir Adım At, Başka Bir Dünya Kadıköy Travestileri

kadıköy

Kadıköy… İstanbul’un asi ve özgür ruhu. Gündüzleri vapur sesleriyle, simit kokusuyla, kalabalık sokaklarıyla bilinir belki ama gece olunca bambaşka bir kimliğe bürünür. İşte o an, gölgelerin ve ışıkların arasında yürürken bir adım atarsın ve hiç bilmediğin bir dünyanın kapısı aralanır: Kadıköy travestilerinin dünyası.

Sokak lambalarının titrek ışığında, sanki şehrin geri kalanı sessizleşir ve sadece bu dünyanın sesleri duyulur. Topuk sesleri, kahkahalar, bazen bir şarkının mırıltısı… Travestiler, Kadıköy gecelerinin görünmeyen ama hissettiren kahramanları gibidir. Cesurdurlar, özgürdürler ve her biri kendi hikayesini sırtında taşır.

Belki Moda sahilinde bir bankta tek başına sigarasını içen bir travestiye denk gelirsin. Bir an göz göze gelirsiniz ve o bakışta koca bir hayatın acısı, umudu ve direnişi gizlidir. Ya da Altıyol kalabalığında kalın makyajının ardında dimdik duran bir yüz görürsün; belki tam o anda fark edersin, bu sokaklarda herkesin bir mücadele sebebi var.

Kadıköy’ün bu gizli dünyası aslında şehrin en samimi, en gerçek yüzlerinden biridir. Burada yargı yoktur, sadece var olma çabası vardır. Travestiler, çoğu zaman toplumun dışına itilmiş olsa da, bu sokaklarda kendi krallıklarını kurarlar. Bir duvarın gölgesinde, bir arka sokakta, bir barın loş ışığında… Ve gecenin sonunda, şehrin geri kalanı uyanmaya başladığında onlar yavaşça görünmez olur. Ama izleri hep kalır; bir kaldırım taşında, bir sigara izmaritinde, ya da sabaha karşı sokakları süpüren rüzgarın bıraktığı bir tınıda…

Kadıköy’de bir adım atmak, aslında ön yargıları geride bırakıp başka bir dünyayı keşfetmeye cesaret etmektir. Ve o dünyayı bir kez gördüğünde, bir daha asla aynı gözle bakamazsın bu şehre.

Maskeler İnerken Kadıköy Travestilerinin Bilinmeyen Yüzleri

Kadıköy’ün geceye karışan yüzlerinden biriyle, Moda’da denize nazır bir bankta oturuyoruz. Gözleri ağır makyajın arkasında yorgun ama kararlı. Adını soruyorum, “Adım önemli değil, bu hikayeyi herkes kendinden bir parça bulsun diye anlatıyorum” diyor ve başlıyor anlatmaya.

“Benim için Kadıköy bir kaçış yeri oldu ilk başta. İnsanlar burada biraz daha nefes alıyor gibi geliyor insana. Başka semtlerde gece yürümeye korkarsın, burada öyle değil. Yine de tabii ki kolay değil. Her köşe başında cesaretini toparlayarak yürürsün. İnsan bazen en büyük kavgasını, görünmeyen bakışlarla verir.”

Onunla konuşurken, sokaktan geçenlerin kimisi dönüp bakıyor, kimisi hiç görmemiş gibi davranıyor. Sormadan edemiyorum, bu bakışlar canını acıtıyor mu? Derin bir nefes alıyor.

“Alıştım diyeceğim ama insan hiçbir zaman alışmıyor. Sadece bir süre sonra yüzüne takacağın ifadeyi ezberliyorsun. Güçlü görünmek zorundayız. Çünkü burada, gecenin içinde biz kendimizi korumak zorundayız. Bizi kimse korumuyor.”

Kadıköy’ün bir travesti için ne anlam ifade ettiğini soruyorum. Bir süre susuyor, denize bakıyor.

“Kadıköy benim için hem yalnızlık, hem de dayanışma. Bazen Moda’da denize karşı otururum, kimseye görünmeden ağlarım. Ama bazen de bir barda, bir sokak başında bir dostun omzuna başımı koyarım. Burası öyle bir yer ki; hem insanı ağlatır, hem de hayata tutundurur.”

Son olarak, bu röportajı okuyanlara ne söylemek isterdin, diyorum. Gözlerini bana çeviriyor, geceye karışan seslerin arasında sesi biraz daha netleşiyor.

“Bizi yargılamadan önce bir adım atıp yaklaşın. Biz de sizin gibi hayaller kurduk, korkular yaşadık, sevdik, incindik. Bu sokaklarda biz de varız ve biz de görünmek istiyoruz. Belki sadece bir selam yeter.”

Kadıköy’ün gece yüzü, denizden esen rüzgarla birlikte sessizleşiyor. Onunla vedalaşıyorum. Arkasında bıraktığı hikaye ise o geceyi bir daha asla aynı gözle göremeyeceğimi bana çoktan öğretmiş oluyor.

Yorum gönder