Kadıköy Travesti Geceleri Dudaklarında Başlayan Yasak Zevk

kadıköy

İstanbul gecelerinin en gizli ama en gerçek hikâyeleri, genellikle kimsenin bakmadığı yerlerde yaşanır. Kalabalık barların arasında, sokak lambalarının sarı ışığında, Moda’nın ara sokaklarında… Sessiz gibi görünen ama içinde çığlık çığlığa arzular barındıran gecelerde başlar bazı temaslar. Özellikle Kadıköy’de.

O gece her şey sıradan başlamıştı. Kadıköy’de geçirdiğim onlarca geceden farksız görünüyordu. Birkaç arkadaşla içki, biraz müzik, biraz gülüşme… Ama sonra o girdi mekâna. Herkesin dönüp baktığı o an, zaman bir an durdu sanki. Uzun siyah elbisesi, kendinden emin adımları ve dudaklarında taşıdığı o kırmızı… Ama en çok da gözlerindeki sakin iddia etkiledi beni.

Tanışmamız ne hızlı oldu ne de yavaş. Sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz da, o gece sadece rastlaşmış gibiydik. Kelimeler süzüldü, bakışlar yerini hafif temaslara bıraktı. Bir ara elinin benim koluma değdiği an, içimde garip bir kıvılcım hissettim. Ne korkuydu bu, ne de utanç. Sadece derin bir merak. Ve bastırılamayan bir istek.

Barın dışına çıktığımızda rüzgâr biraz serindi ama aramızda oluşan sıcaklık her şeyi örter gibiydi. Moda sahiline doğru yürürken kimse konuşmadı. Ama her adım bir öncekinden daha cesurdu. Sonunda, bir apartmanın girişinde durduğunda, gözlerime baktı. Bir şey söylemedi. Zaten gerek de yoktu.

İçeri girdiğimizde zamanın ritmi değişti. Sessizlik, arzu dolu bir gerilime dönüştü. Dudakları dudaklarıma değdiğinde, yasak sandığım tüm duygular bir anda serbest kaldı. O öpücükte utanma yoktu. Sadece teslimiyet vardı. Ve belki de o gece ilk kez kendimden utanmadan, gerçekten ne istediğimi hissettim.

Bütün gece boyunca ne saat baktım ne de dış dünyayı düşündüm. Kadıköy’ün içinde ama bir anlamda dışında yaşanıyordu her şey. Gerçek dünyanın dışında, dokunuşlarla şekillenen bir başka evrende gibiydik. Arzuların sadece kabul değil, saygıyla karşılandığı bir yerde…

Sabah olduğunda, şehir yavaşça uyanırken ben hâlâ onun teninin sıcaklığını üzerimde hissediyordum. Belki bu hikâye herkesin anlayabileceği türden değil. Belki bazıları yadırgayacak, bazıları anlamayacak. Ama bazen bir gecelik bir temas, yıllarca süren bir yalnızlığı susturur. Ve bazı dudaklar, yasak sandığımız tüm zevkleri özgürlüğe dönüştürür.

O geceden birkaç gün sonra, aynı kafede tekrar buluştuk. Bu sefer ortam daha sakindi. Ne gece vardı ne de aramızdaki o ilk temasın elektriği. Ama başka bir sıcaklık vardı: Anlayış.

— O gece… her şey o kadar hızlı ve doğal gelişti ki, ben bile şaşırdım.
— Şaşırmak kötü bir şey değil. Bazen insanlar kendi arzularından korkuyor.
— Sanırım ben de biraz öyleydim.
— Ama korkmadın. Ya da korkuyu aştın diyelim. Hissettiğin şey gerçekti.
— Evet, hissettim. Hem de yıllardır hissetmediğim kadar yoğun.
— İnsan bazen yalnızca bir öpücükte bile yılların yorgunluğunu bırakabilir.
— Sen… o an, benim için bir aynaydın sanki.
— Ben kimseyi değiştirmem. Sadece olmak istediği kişiyi hatırlatırım.

Kahveler soğurken, gözlerimizde hâlâ o geceden kalan bir sıcaklık vardı.
Ne tamamen bir ilişki vaadi, ne de yalnızca geçici bir heves…
İkimizin arasında o gece yaşanan şeyin adı her neyse, artık ikimiz de biliyorduk:
Kabul.

Yorum gönder