Kadıköy… İstanbul’un belki de en kendine has semti. Ne tam anlamıyla eski İstanbul’un nostaljisiyle dolu, ne de modernleşmenin o ruhsuz yanına teslim olmuş. Burası bir çeşit geçiş noktası gibi; hem kalabalığın hem de yalnız kalabilmenin mümkün olduğu bir yer. Kadıköy’de yaşam, sabah ilk vapurun sireniyle başlar. O vapurdan inen yüzlerce insanın her biri bir hikâye taşır aslında: Kimisi işine yetişir, kimisi üniversiteye doğru yürür, kimisi ise sadece sahilde martılarla gün doğumunu paylaşmak için iner kıyıya.

Sokaklara dağılan kahve kokusu, simitçilerin sesine karışır. Bahariye Caddesi’nden Moda’ya doğru yürürken bir yanda eski apartmanların arasında kalan kitapçılar, öte yanda her köşe başında yeni açılmış, kendi halinde bir kahveci göz kırpar sana. Kadıköy’de yürümek, adeta şehrin kalp atışlarını hissetmektir. O kalp bazen hızlı çarpar bir konser sırasında, bazen ağırlaşır bir duvar yazısının önünde durup düşündüğünde.

Kadıköy’ün yaşamı sadece insanlara ait değildir. Kediler, köpekler, martılar… Hepsi bu semtin bir parçasıdır. Öyle ki Moda sahilinde bir banka oturduğunda, yanına usulca kıvrılan bir kediyle farkında olmadan dost olursun. Rıhtım’da gün batımını izlerken, yan yana duran onlarca insanın birbirini hiç tanımadığı ama aynı manzaraya hayran kaldığı bir an paylaşırsın.

Biraz içeri, arka sokaklara doğru yürüdüğünde Kadıköy’ün asıl ruhuyla karşılaşırsın. O dar sokaklarda sanat atölyeleri, ikinci el dükkânlar, küçük tiyatrolar gizlidir. Belki bir apartmanın girişinde bir sergi açılışına denk gelirsin, belki de bir bodrum katında prova yapan bir grubun müziği kulağına çalınır. Her köşe başında bir sürpriz, her duvarın ardında başka bir hikaye vardır.

Ve elbette Kadıköy’de yaşam, yalnızca gündüz yaşanmaz. Akşam olunca sokaklar başka bir renge bürünür. Barlar, meyhaneler, küçük sahneler dolmaya başlar. Gençler, sanatçılar, yalnız kalmak isteyenler ya da dostlarıyla kahkahalar atmayı seçenler… Hepsi aynı sokaklarda buluşur. Kadıköy’ün gecesi, sessiz bir yalnızlık da olabilir, sabaha kadar süren bir şenlik de.

Kadıköy’de yaşam, alışılmış bir şehir yaşamından çok daha fazlasıdır. Burada herkes kendi Kadıköy’ünü yaşar; kimi için bir kitapçının köşesinde, kimi için bir sahafın tozlu raflarında, kimi için bir sahil bankında gizlidir o yaşam. Ve belki de Kadıköy’ü özel kılan da budur: Aynı sokaklarda yürürken, herkesin kendi dünyasını kurabilmesi.